bugün adliyedeydim,dün de öyle,hatta bi önceki gün de...her gün de morg yazan kapıdan girip otopsi salonuna giriyorum hatta... eveet bilin bakalım nerdeyim? tabi ki adli tıp stajında,en sevdiğim :) öyle gülücük koyduğuma bakmayın,pek sevimli şeyler anlatmıycam... otopsi nedir nasıl yapılır böyle şeylerden bahsedicem.eğer midem kaldırmaz,ben üzülürüm,uuu o ne bee iğrençç tarzı cümleler kuruyorsanız bu posta hiç devam etmeyin,merak edenler için yolu göstereyim...
şimdi efendim bir tıp fakültesi kolay bitirilmiyor malum... (ben de bitirmeye yaklaştığımda anlıyorum ancak :) bir tıp fakültesi mezununa ''doktor'' denmesinin sebebi,4+2 okumamızmış... yani insanlar 4 yılda fakülteyi bitirip üstüne bir de yüksek lisans yapıyorlar ya,biz de hazır yapılmışını verip bitiriyoruz okulu... ve doktor oluyorlar,ben hekim demeyi tercih ediyorum o ayrı,daha karizmatik duruyo :)
-merhaba,ne işle meşgulsünüz?
-göğüs hastalıkları hekimiyim... (misal :)
....yükselen karizma... :p
neyse konuyu saptırmayalım çok,şimdi bir doktor okuldan mezun olduğunda ''pratisyen doktor'' ünvanını(damgasını) alır,parlak olanlar o damgayı iki üç ay sonra çöpe atar ve ''asistan doktor'' olarak basamak atlar,garfiyıld olanlar da ööööle pratisyen kalır,sonu belli değil :) neyse ama mezuniyet sonrası devlet sana atamanı verdiğinde,ister iki ay sonra asistan olacak ol,ister ömür boyu pratisyen kal,mecburi hizmete gitmek zorundasın... mecburi adı,çünkü yapmazsan devlet sana diplomanı vermiyo... ama allam yarebbim ben 6 yıl okudum,yetmedi uzattım,yetmedi yırtındım neyde benim diplomam yaaa diye istediğin kadar bidi bidi yap,o diplomayı almadıktan sonra doktor sayılmıyosun :) yani mecburen yapcan :) neyse,mecburi hizmetin güzel yanları da var(vardır diye ümit ederekten yazıyorum) olmasına ama şöyle yanları da var: gittiğinde ölüm olursa ölü muayenesine sen gidersin,savcı gerekli görürse otopsisini sen yaparsın.hö!!?? aynen doğru.senin babaannen 70 yaşında şekeri de vardı zaten,iyice düşkündü de,bi gün yatağında ölü bulundu,sen izin vermeden adam karısını-annesini-babaannesini-neyiyse artık toprağın altına saklayamıyo... (bu arada hep gömmek derdim,ananem öldüğünde annemle konuştuğumuzda bana öyle dedi: -ananeni sakladık.. bi arkadaşın babası vefat etti,o da:-babamı sakladık... daha naif bi kelime gibi geldi bana da,ben de artık onu kullanıyorum... neyse nihayetinde ölü muayenesini yaptın,bi de işin (çoooooook nadir de olsa) otopsi yapma kısmı varmış ki işte o zaman size bu henüz 3 günlük olan otopsi görüntülerimi anlatayım:
ilk önce şundan bahsedeyim,yine aynı şey oldu.. ilk anatomi salonuna girdiğimde de aynı şeyi yaşamıştım,cayır cayır formaldehit kokan ve kahverengileşmiş o kadavraların yanına yaklaştığımda olsun,otopsi salonunda yeni cesetlerin yanında olsun hep ilk iç reaksiyonum aynı,ya hala yaşıyosa ve kolunu hop diye kaldırırsa bi anda :)
neyse,olayı kabaca anlatıcam tabi,ilk olarak otopsi şüpheli ölüm,ani ölüm,kazalar,ateşli silah yaralanmaları sonrası ölüm,vs... gibi sebepler nedeniyle eğer savcı tarafından gerekli görülürse yapılıyo.tabi ben cesedin adli tıp kurumunun morguna geldikten sonraki kısmını anlatıcam,çünkü öncesinde de bisürü araştırma ve tutanak durumları var.. neyse,ceset şu camilerde ölülerin yıkandığı taş olur ya,onun gibi bir masaya sırt üstü yatırılır,3 vucüt boşluğu açılacaktır (baş,göğüs kafesi,karın) önce baş açılır,saçlı deriyi bir bistüri ile kesersin ve cesedin yüzüne doğru sıyırırsın(yüzünü görmezsin bu işlemden sonra),sonra oradaki kas tabakaları da açıldıktan sonra elektrikli bir testere yardımıyla kafatası kemiklerini iki bölüme ayırırsın,bu esnada beyin karşımızdadır.beyni yerinden çıkarırsın.
2.olarak çene altından genital bölgeye kadar düz bir hat şeklinde cesedi keser açarsın.karşımıza kaburga kemikleri ve karın çıkar.kaburga kemiklerini kesmeden önce karında kanama varmı diye bakarsın.sonra yine elektrikli testere yardımıyla kaburga kemiklerini kesersin ve akciğerle kalp karşımızdadır.dilden itibaren koparmadan yemek ve soluk borusu ile akciğer ve kalbi çıkarırsın.en son olarak da karındaki mide,karaciğer,dalak,barsaklar gibi organları çıkarırsın.
görüldüğü üzere kol ve bacaklara bişey yapılmıyo...
cesetten,mide içeriği,kan,idrar örnekleri,genital sürüntüler alınır.ve çıkarılan organlardan parçalar kesilerek patolojiye yollanır... tabi öle çat çat kumaş keser gibi kesilmez bunlar,bazılarında keserken öncelik sırası vardır ilk keseceğin yer,sonraki yer gibi...
ben de böbrek ve beyin kestim :) o ilk çeneden genitale kadar olan kısmı da açmak istedim ama asistan abi ona izin vermezler sabahtan,öğleden sonra boş olursa o zaman gelmek lazım dedi.onlar bile açmıyolarmış... ama en azından cildi kesmek nasıl bi duygu onu öğrenmiş olurdum.ufak tefek dikiş atarken parçalı yerleri kesip düzelterek dikmiştim ama onlar küçük kesiler tabi,bütün vucüdu kesmek daha farklıdır sonuçta...
aslında adli tıp çok gizemli ve eğlenceli geliyor bana...ne bileyim mesela bir adam kalp krizi geçirip suya düşüyor ve ölüyor,kalp krizinden mi öldü yoksa boğularak mı öldü bunları sen ortaya çıkarıyorsun.he diyeceksiniz ki ölüm sonuçta,ortaya çıkarsan ne çıkarmasan ne,bu tip vakalarda öyle ama bazen şüpheli ölümler oluyor,kendi mi intihar etti,cinayet mi,doğal ölüm mü? aslında çok gizemli... hatta hepimizin içinde vardır,böyle diziler izleriz felan. CSI,Dexter,kanıt filan...
of yazarken heyecanlandım :) gerçi bizim ülkede işler o dizilerde olduğu gibi işlemiyor.bitane hatırlıyorum bi bölümde,adamın evinin önündeki ağacı kesip florasan lambası yanan koca bi masada, ağacın yapraklarını inceleyerek suçluyu bulmuşlardı,pehhh :) bizde kan,numune tüplere kepçeyle konuyo,evet bildiğin yemek kepçesi :)
neyse,işte böyle... daha bir hafta ordayım,ilginç hikayeler gelirse yazarım belki :)
bugünküler: trafik kazası
şüpheli ölüm(elektrik çarpması çıktı)
kurşunlanma
pek ilginç bişey yoktu...
bu kadar ölüm muhabbeti yaptıktan sonra cemal süreyya'nın dizeleriyle kapatayım...
Ölüyorum Tanrım
Bu da oldu işte
Her ölüm erken ölümdür
biliyorum Tanrım
ama,ayrıca aldığın şu hayat,
Fena değildi.
Üstü kalsın!








Hiç yorum yok:
Yorum Gönder