Feeds RSS
Feeds RSS

11 Nisan 2010 Pazar

pıf...


bloğum daha çok yeni.. ama onu o kadar çok seviyorum ki... daha önce başka bir blog hesabı açmıştım ama o siteyi o kadar beğenmediğim için buradan açtım. iyiki de açmışım diyorum bazen… çünkü bloğun üstünde ‘’bir sonraki blog’’ gibi bir link var ve tıklayınca başkalarına ait blogları okuyabiliyorsun.şimdi iki tanesine baktım.aslında bir kaç yazısını okudum sadece…bir tanesi istanbul’da okuyan üniversiteli bir kıza aitti,bir tanesi de yurt dışında çalışan bir anneye --- bir kadına demedim,anneye dedim özellikle çünkü bloğun girişinden,göz gezdirdiğim kadarıyla içeriğine kadar herşeyde anne kokusu vardı.. zaten çekirdek ailem gibi bi isimle açmış blogunu… eşini,bebeğini falan resimlemiş,bebeğinin gelişim aşamalarını…

geçenlerde de böyle bir bloğu incelemiştim… herşey o kadar güzel ki ya… küçüklüğümden beridir günlük tutarım,ben attım gerçi ama muhafaza edilmek istense bu blog kavramı o kadar güzel ki.hem kaybolmuyor,hem de düşünsenize annem beni yıllar öncesinden günden güne fotoğraflarla anlatıp durmuş ve ben yıllar sonra bunu okuyorum.. nekadar güzel geldi bana… ben böyle bloglara çok rastlar oldum… ben de yapmak isterim…

artık insanlar çocuklarına çok daha özenle bakıyorlar,herşeylerini düşünüyorlar.birşeylerini eksik etmemeye ama aynı zamanda da onları şımartmamaya çalışıyorlar… böyle blogları okuyunca içimde hep çok hoş bi duygu oluyo nedense.belki de ben de öyle olmasını istediğimdendir… ama bazen de korkuyorum acaba ben de bu kadar iyi bir anne olabilir miyim,çocuğuma ve eşime yetebilir miyim diye? çünkü tatsız tutsuz,içinde huzur olmayan yada huzurla başlasa bileen ufak bi sorunda ki muhakkak yaşanacaktır,bununla başa çıkamayıp gerginlik ve kargaşa yaşanan bir aile kurmakistemem.bunlar için yetebilir miyim diyorum hep içimden…

aile

belli bi tempo oturtup öyle akışına bırakmış yaşıyorum şimdi hayatı gibi geliyo bana,belki de gerçekten öyle…aslında herşey kendi elimizde ya… ben hiç beceremedim ama insanlara net davransak aslında,bunu ben de yaşıyorum ve çevremde çok fazla yaşayan insan var,ortalama yaşamak zorundaymışız gibi sanki hep.yani bi insanı sevmiyosak,ondan hazzetmiyosak hayatımızdan çıkaramıyoruz,çıkarmayı bırakın sanki çok iyi arkadaşmışız gibi aynı ortamı paylaştığımızda gülüp kaynaşıyoruz falan… öyle olmasa, sevdiğimize gerçekten içten davransak,ona hakettiğini versek,o gülüp kaynaşmaları aslında hakeden sevdiklerimize karşı kullansak? bazen gereksiz kırgınlıklar olabiliyor sevdiklerimizle, kırmasak onları —eğer gerçekten hakediyolarsa-- tabi..

şimdi benim önümde beni bekleyen bi tus var,ilk adım… isteklerimi ona bağlamış durumdayım ve o zamana kadar da bunların hiçbirini yapamayacağım.bazen çalışıyorum bazen çalışmıyorum ama bir şekilde o tus benim elimi kolumu bağlıyor. (gerçi tus olmasa bile en azından işim garanti,bir de iş meselesini düşünmek vardı elimi kolumu bağlaması açısından,buna da şükür ama) ve tam olarak 1 yılım var bunun için…

kitaplari-kemiren-cocugun-guzel-sonu


1 yıl… tam 365 gün… insan ne kadar çok şey yapabilir,neleri değiştirebilir hayatında… ama yapmıyoruz… bişeyler yapmadıkça da insan çok körleşiyor… madden körleşme bir yerden başlanınca kısa sürede toparlanır ama ya manen körleşmemiz? işte onu toparlamak çok zor.onun için sürekli sıcak tutmak lazım içimizi.sürekli sevdiklerimiz için birşeyler düşünmemiz lazım… bazen yorucu olabiliyor bu ama eğer yorulucaksak bence bu sevdiklerimiz için olmalı…dünya işleri bedenimize ve ruhumuza tecavüz ederken,biz sevdiklerimize tutunmalıyız bence.. ama ne kadar yapabiliyoruz? kendimi bu konuda çok eksik görüyorum ben…

duygusuz

hem sevdiklerimiz için birşeyler yapmak illa ona yönelik birşeyler yapmak da değildir… kendimiz için yaptığımız şeyler bile çoğu zaman sevdiklerimiz için yaptığımız şeylerdir aslında.(kendimize olan saygımız bile)


hep ihmal etmiyor muyuz bişeyleri? kendimizi,sevdiğimiz kişileri… yaşlar ilerledikçe daha çok gömülüyoruz sanırım dünyevi şeylere… okul,iş,hastalıklar,faturalar,geçim sıkıntısı,başkasına bakma zorunluluğu,vs vs… o yüzdendir bana çocukların hep masum gelmesi,yaramazlık yaptıklarında onlara kızacak bile olsak kızamamamız… tertemizdir onlar,böyle şeylerden habersiz.düşünecek,dert edecek şeyleri yoktur.içinden nasıl gelirse öyle davranırlar,yalan değildir hareketleri.durudurlar… hayal güçleri vardır,hayali arkadaşları.en son ne zaman bir hayal kurduk ki? sorumluluklar arttıkça gönlümüzü hoş tutacak şeyler yapmayı unutuyoruz-belki haklı olarak.yoruluyoruz koşuşturmaktan! ne kazandırıyor ki bize? koca bir hiç bence… bi gün olucak,belki bize çok yakın belki değil ama o gün muhakkak olucak ve ölüm bizi bulacak.peki geride ne bırakmış olucaz? koca bi yorgunluk mu? istediğimiz bu mu yani?



biçoğumuz düşünmüştür,eğer bu hayatta yaşadığımız son günümüz yarın olsa,neler yapardık? hepimiz yakınlarımızla olan gönül hesaplarımızı kapatmaya çalışırız,helalleşiriz.onları belki son bir kez görmek isteriz.peki bunları zamanında yapsak,açık hesap,kırgın kalp bırakmasak? yada belki bazılarımız namaz kılmak ister.ben de onlardan biriyim mesela.. onu da uygun zamanda yapsak.ne kadar vakit kaybedebiliriz ki bunun için,kaldı ki o aslında kaybedilen değil,kazanılan bir vakittir… ben mesela namaz kıldıktan sonra çok huzurlu olurum… ben anneannemi kaybettiğimde hiçbir insandan tek bir kötü şey duymamıştım,ben gidemedim cenazesine ama cenazeye gidenler oranın kalabalıklığından bahsediyor hep.geride neler bıraktığımız önemli.. nasıl bıraktığımız…


hangi düşüncelerle başladım yazmaya,ne diye devam ediyorum,konu biraz dağıldı ama bu düşünceler zaman zaman yokluyor beni…bazen çok sıklaşıyor… ne yapabilirim bu hayatta diyorum,daha huzurlu ve mutlu yaşamak için.sonra isteklerimi listeliyorum,hedeflerimi belirliyorum,o günüm gerçekten öyle geçiyor ama yeni güne uyandığımda yeniden unutmuş oluyorum herşeyi :(

hayatı daha güzel kılabiriz,bu bizim elimizde.bu güce sahibiz… yeter ki bunu yapmak için içten olalım ve içimizi sıcak tutalım.. değerlerimizi yitirmemeye çalışalım… seçimlerimizi hep iyi yönlerden yapalım…!

hey bu yazıyı sonuna kadar okuyan sen,mutlu kal! ;)

gulucuk

ışık ılık süt iç :)

ali ata bak :)

koş muhittin koş :)

2 yorum:

yaşam dedi ki...

Değişim insanın kafasında oluşan soru işaretleriyle başlar.Zor olan kısmı hayata geçirebilmektir. Eğer yeterli kadar kararlı ise insan, 1 ay sonra bile artık o bambaşka biridir.

Mustafa dedi ki...

Ben sonuna kadar okudum. :)